Rahim ağzı kanseri gelişmiş
ülkelerde ve Türkiye’de en sık görülen kadın genital tümörüdür. Daha çok menopozal
ve menopoz geçiş sürecinde görülse de rahim kanserlerinin % 5’i 40 yaş altı
hastalarda görülmektedir. Şişmanlık (obezite), hipertansiyon, şeker hastalığı
gibi durumlarda, polikistik over sendromu gibi metabolik hastalıklarda rahim
kanseri görülme sıklığı artar.
Bu tip kanserlerde en sık görülen
bulgu menopoz sonrası kanama ve menopozda olmayan hastalarda adet düzensizlikleridir.
Özellikle adet süre ve miktarının artması, adet sırasında parça pıhtı düşürme
gibi semptomların ortaya çıkması halinde rahim kanseri ya da öncül lezyonları
açısından değerlendirme gerektirir. Menopoz
sonrası ortaya çıkan vajinal kanamaların neredeyse %10-15’inin altından rahim
kanseri çıkmaktadır ve bu tür durumlarda hasta mutlaka bu açıdan
değerlendirilmelidir. Bu kapsamda kapsamlı bir jinekolojik muayene,
ultrasonografi ve sonrasında rahim iç duvarı örneklemesi yapılmalıdır. Rahim kanserleri
erken bulgu vermesinden dolayı erken evrede tanı almaktadır ve böylelikle sadece
rahim alınması ve lenf nodunun örneklenmesiyle hastalık tedavi edilebilmektedir.
Rahim kanseri tanısı konulduktan
sonra hastalığın yaygınlığının anlaşılması açısından MR, tomografi ve veya
PET-CT gibi ileri tetkikler yapılmalıdır. Birçok hasta erken evrede başvurduğu için
görüntüleme yöntemlerinde rahime sınırlı erken evre hastalık tespit edildiğinde
kapalı (laparoskopik) yöntemle rahim, gerekli hastalarda yumurtalıkların alınması,
İCG dediğimiz özel boyalarla haritalandırdığımız lenf nodlarını örneklemiş olmak
ve omentum dediğimiz karın yağ dokusundan örnek alınması çok büyük bir hasta grubunda cerrahi tedavi
açısından yeterli olmaktadır.
Daha önceki yıllarda ek tedavi gerekliliği
açısından ameliyat sırasında pelvik ve paraaortik bölge lenf nodları geniş
olarak çıkarılmaktaydı ancak yapılan çalışmalarda lenf nodlarından sadece ameliyat
sırasında ICG dediğimiz teknoloji ile boyanan az sayıda lenf nodunun
çıkarılması yeterli olmaktadır ve agresif lenfadenektomi dediğimiz geniş
ameliyatlara gerek kalmamaktadır. Bu
sayede onkolojik sonuçlar değişmeden daha az agresif cerrahi ile cerrahiye
bağlı komplikasyonlar azalacak, ameliyat süresi kısalacak ve hasta günlük
hayatına daha çabuk dönecektir.
Ameliyat sonrası patoloji
sonuçlarına göre hastalarımıza ek tedavi gerekip gerekmediği
değerlendirilmelidir. Belli sonuçlara göre (lenf bezelerinde tümör olup olmadığı),
rahim iç duvarına yaygınlık gibi) ışın tedavisi ya da gerekirse kemoterapi tedavisi
planlanmaktadır.
Sonuç olarak menopoz sonrası kanamada
ya da menopoz giriş döneminde adet düzensizliği olan hastalarımızın doktora
başvurmaları rahim kanserinin erken tanınması açısından önem arz etmektedir.